Türk Borçlar Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş bulunmamakla birlikte, hekimlik sözleşmesi olarak tanımlayabileceğimiz hekim ile hasta arasındaki ilişkide sözleşme, Türk Borçlar Kanunu’nun sözleşmesinin kurulmasını düzenleyen 1. maddesinde açıklandığı üzere, tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun, açık veya örtülü irade beyanlarıyla kurulmaktadır.
Tam iki tarafa borç yükleyen, rızaya dayalı, şekle tabi olmayan ve ani edimli olan bu sözleşmede hekim; teşhis, tedavi ya da tıbbi müdahalede bulunma edimini borçlanmakta, hastanın da bu edim karşılığında ücret ödeme borcu bulunmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 502. maddesinin 2. fıkrasında vekâlete ilişkin hükümlerin, niteliklerine uygun düştüğü ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanacağı ifade edilmektedir.
Hukukumuzda, uygulama ve öğretide baskın görüş, hasta ile hekim arasındaki ilişkiye genelde vekâlet sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündedir.
Hekimin sözleşmeden kaynaklı sorumluluğunun doğduğundan bahsedebilmek için;
- Hekim ile hasta arasına açık veya zımni şekilde kurulmuş bir sözleşmenin varlığı gerekmektedir.
- Sözleşmenin hekim tarafından ihlal edilmiş olması gerekmektedir.
- Hastanın maddi veya manevi bir zarara uğramış olması gerekmektedir.
- Hekim, sözleşme ile belirlenen yükümlülüklerini kasten veya ihmal ile ihlal etmiş olmalı, görevini hiç veya gereği gibi yerine getirmeyerek kusurlu davranmış olmalıdır.
- Hastanın zararı, hekimin kusurlu davranışı sebebiyle doğmuş olmalıdır.
Eğer bu şartların oluşması durumunda Hekimin sözleşmeden kaynaklı bir sorumluluğu doğacaktır. İstanbul Malpraktis Avukatı olarak size bu konuda danışmanlık verebilir ve uğradığınız zararları alma konusunda size avukatlık hizmeti verebiliriz. Türk Hukuk Bürosu olarak uzman malpraktis avukatlarımız ile haklarınıza ulaşmanız konusunda size yardımcı olabiliriz.